ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU
Mustafa bir gün bakla tarlasında otururken canı sıkıldı ve gezmeye çıktı. Bu kez biraz daha, biraz daha derken, çok uzaklara gitti. Sonunda, karşısına bir göl çıktı. Mustafa göl kıyısında yürürken, yan taraftaki kayalıktan kendisine seslenildiğini duydu: “ Hey, baksana bana, ne gezip duruyorsun göl kıyısında, gelsene buraya. Gel, yabancı değilim ben. “
Mustafa kafasını sağa çevirip baktı. 35 – 40 yaşlarında, uzun boylu, temiz yüzlü bir adam el sallıyordu. Güler yüzlü bu adam Mustafa’nın durakladığını görünce: “ Ne yapalım canım, madem ki, sen benim yanıma gelmiyorsun, ben senin yanına gelirim “ dedi ve Mustafa’nın yanına doğru yürümeye başladı. Biraz sonra, O’nun yanına varmıştı. Adam, elini uzatarak: “ Ben Nihat Bey “ dedi.
Mustafa, adamın saygılı bir şekilde uzattığı eli içtenlikle sıktı: “ Ben de Mustafa. Tanıştığımıza sevindim “ dedi.
Daha sonra Nihat Bey ile Mustafa, yakındaki bir mağaranın önüne gidip oturdular. Nihat Bey, burada beş konu ortaya attı ve Mustafa’nın konularla ilgili beş sorusunu cevapladı.
Nihat Bey: “ İnsanlar iyi şeyler düşünmeli, iyi işler yapmalı, iyi insan olmalıdır. İyi insan, güzel insandır. Güzel insan fevkaladedir. Fevkaladelik insanın beyninde ve yüreğinde bulunmalıdır. Aleladelik beyin ve yürekte bulunmaz. Sadece davranışlarda kendini belli eder. “
Mustafa: “ Alelade insana örnek verebilir misin? “
Nihat Bey: “ Sert, kaba ve kırıcı sözler söyleyendir. Doğru nedir bilmez, yanlışı fark etmez. “
Nihat Bey: “ Okumak, zekâyı geliştirir, cehaleti eleştirir. Cehaleti cahil eleştirmez. Cahil okumaz veya okuduğunu anlamaz. Cahilde zekâ yoktur. Dünyada cahil çoktur. “
Mustafa: “ Bazı insan çok okuyor, iyi de bir insan, erdem sahibi kabul ediliyor ama çekilmiş köşesine. Bilgisinden faydalanan yok. Doğru mu bu? “
Nihat Bey: “ Erdemli insan, üstün insandır. O, yücedir, büyüktür. Erdemli insan, insanlara öğretmeyi, onları eğitmeyi görev kabul eder. Bu işin zorluğunu bilir ve iradesini giderek güçlendirir. “
Nihat Bey: “ Yıldızlar gökyüzünün gözleridir. Onlar, her şeyi görür. Gece de vardırlar, gündüz de vardırlar ama gündüz gözükmezler. “
Mustafa: “ Gökyüzüne insan dersek, gözlerimiz yıldızlar oluyor. Bizde iki olan yıldız gökyüzünde niye çok? “
Nihat Bey: “ İnsan gökyüzüne oranla küçük ve iki yıldız yetiyor. İnsan fikir ve düşünce bakımından gelişirse beyninde ve kalbinde iki göz açılır. Bunlar beyin gözü ve kalp gözüdür. “
Nihat Bey: “ Savaş iyi bir şey değildir. İyi olmayan bir şey kötü bir şeydir. O zaman savaş kötü bir şeydir. Savaşın zıttı barıştır. Savaş kötü olduğuna göre barış iyidir. “
Mustafa: “ Barışı çok istemene karşın, barıştan uzaklaştırılırsan, savaşmak zorunda bırakılırsan? “
Nihat Bey: “ Eğer vatanın tehlikedeyse savaşırsın, yenilgiyi düşünmezsen, kazanırsın. Kazandın diye haddi aşmazsın. Barış istersin. “
Nihat Bey: “ Uygarlık önemli, gelecek gizemli. Uygarlık sevgiyle paralel gelişirse, gelecek mutlu, insanlar mutlu; yoksa gelecek mutsuz, insanlar mutsuz. “
Mustafa: “ Sevgisiz uygarlık olmaz diyorsun. Sevgi yürürken uygarlık koşarsa ne olacak? “
Nihat Bey: “ Öyle olmaması gerekir. Uygarlık sevgiyi sırtlamalı, sırtında taşımalı. “
Nihat Bey’in yanından ayrılan Mustafa, bakla tarlasına geri dönerken, onunla yaptığı görüşmeyi faydalı buluyor ve iyi ki, göl kıyısına gittim, diye düşünüyordu.
SON