Haberci Çiçeği ve Padişah Masalı
Azameti ve merhameti ile hüküm veren bir padişahın yönettiği bir ülke varmış. Bu ülkede bu padişah sayesinde kimsenin hakkı kimsede kalmaz, kimse kimsenin malına ve namusuna yan gözle bakamazmış. Halk çok iyi bilirmiş ki gizli saklı da olsa bir kusur işledikleri vakit padişah hemen suçluyu yakalatır ve uygun ceza ile cezalandırırmış.
Padişahın tüm suçları ve suçluları nasıl böyle bildiği hakkında kimsenin bir fikri yokmuş. Kimileri padişahın çok iyi bir yaveri olduğunu ve ülke içerisinde olup biten her şeyi padişaha onun bildirdiğini düşünürmüş. Kimileri ise padişahın mistik güçleri olan bir büyücüsünün olduğunu ve bu sayede ülkede olup biten her şeyden haberdar olduğunu söylermiş.
Gel gelelim padişahın ülkede olup biten suçlardan ve suçlulardan haberdar olmasını sağlayan şeye. Kimseler bilmezmiş bunu. Padişahın çok sevdiği kıymetli eşi bile padişahın bu konuda kimden ve nasıl haber aldığını bilmezmiş.
Padişahın odasında çok kıymet verdiği değerli mi değerli bir çiçeği varmış. Herkes bu çiçeği sıradan bir çiçek zannetse de bu çiçek aslında padişaha ülke yönetiminde yardımcı olan tılsımlı bir çiçekmiş. Nerede bir kötülük olsa, nerede yasa dışı bir olay meydana gelse çiçek dile gelir ve padişaha olup biteni anlatırmış.
Günlerden bir gün padişah her zamanki gibi ülkesini adil bir biçimde yönetmek için çalışırken, odasın küçük oğlu girmiş. Babası ile oyunlar oynamak isteyen yaramaz çocuk bir oraya bir oraya koşarak odanın içinde dolanmış. Padişah her ne kadar oğluna telkinlerde bulunsa da oğlu bir türlü durmamış. En sonunda oğlu padişahın haberci çiçeğini yere düşürerek çiçeğin saksısının kırılmasına neden olmuş. Çiçek padişaha seslenmiş ve çok yara aldığını, tedavi olması için çok uzaklarda bulunan vatan toprağına dikilmesi gerektiğini söylemiş.
Padişah hemen yola çıkmak için hazırlanmış ve çiçeğini yanına alarak yola koyulmuş. Yol boyu çiçeği kendisini toplayamazsa ülkesinde nasıl adaleti sağlayacağını düşünmüş. Umutsuz bir şekilde yol boyu üzüntülü bir biçimde çiçeğinden gözünü bile ayırmamış.
Çiçeğin vatanına geldiklerinde padişah kendi elleriyle çiçeğini vatan topraklarına ekmiş. Can suyunu verdikten sonra başında beklemeye başlamış. Akşam güneşin batması ile zaten yol yorgunu olan padişah çiçeğin başında derin bir uykuya dalmış. Padişah uykusundan uyandığında bir de ne görsün, dün harap bir hale gelmiş olan haberci çiçeği vatan toprağında eskisinden çok daha güzel bir biçimde yeniden hayat bulmuş. Padişah çiçeğini de alarak hemen yola koyulmuş. O günden sonra padişah çiçeğine her zamankinden çok daha iyi bakmış.