Kum Saatinde Akan Zaman Masalı

Zaman…

Ahir zaman, bu zaman dedikleri…

Çağlardan bir çağ… İnsanlık, her nimete erişme imkânı yakalamış. Her istediğine kavuşur bir hale gelmiş. Fakat büyük bir çoğunluk, küçük bir azınlığa hizmet eder olmuş. Zaman ise su misali akıp gidiyormuş. Her şey, bir tüketim eğilimini kıskacında eriyip yok olmaya yüz tutuyormuş. İnsan ömrü, gelişen bilim, teknoloji ve tıp karşısında gittikçe kısalıyormuş ve hayatlar, artık eskisi kadar hiç kimseye tat vermez olmuş.

Modern çağ denilmişti insanlığın gelmiş olduğu son noktaya. Teknoloji adeta zirve yapmıştı. 15 – 20 yıl önceki insan yaşantısı ile bugünkü insan yaşantısı arasında büyük bir fark vardı. Her şey, iyi gibi düşünülürken aslında birçok şey yitirilmeye başlanmıştı.

Köy yerini terk edip daha iyi bir yaşam standardına sahip olmak için ailesiyle birlikte şehre yerleşmeyi tercih etmişti Mustafa. Bir iş bulup çalışmaya da başlamıştı. Hemen ailesiyle birlikte oturabileceği bir ev kiralamıştı. Çok kötü bir ev değilmiş kiraladığı ev, çok da iyi sayılmazmış. Başlarını sokabilecek bir çatıymış işte… Çocuklar okula başlamıştı. Mevsim kıştı. Soğuk her yeri çepeçevre sarmıştı. Bacalarda tüten dumanlar solunan havayı kirletmeye başlamıştı. Her şey çok iyi gibi görünmüştü ilk zamanlar. Fakat sonraları…

Gel zaman git zaman, aradan uzun mu uzun bir zaman geçmişti. Çocuklar büyümüş, iş güç sahibi olmuştu. Mustafa’nın saçlarına sakallarına aklar düşmüştü. Anne babasını bu koca şehirde yitirmişti. Elinde avucunda ne varsa sanki bir bir çekip gitmişti. Önce anne babası, sonrasında ise çocukları… Bu koca şehir, ona bir kez olsun sormadan her şeyini elinden bir çırpıda alıp gitmişti sanki.

Oturduğu pencerenin önünde derin düşüncelere dalmıştı Mustafa. Yağan yağmur damlalarının pencerenin camına düşüp dağılmasını ve kısa bir müddet sonra kaybolmaya yüz tutmasını izlemeye başlamıştı. Kendisi de pencerenin camına düşen bu yağmur damlaları gibiydi. Şimdilerde bir kızının penceresinin camına düşüp dağılarak yok olmaya başlıyordu;  bir de oğlunun penceresinin camına düşüp dağılarak yok olmaya başlıyordu. Onlarda bir zamanlar mevcut olan anlamını yitirmeye başlamıştı.

Zaman en büyük ihaneti ona karşı yapmıştı. Alıp gitmişti her şeyi ellerinden. Geride sadece bir kendisi, bir de karısı kalmıştı.

“Bir gün, ya o da çekip giderse benden?” diye düşünmeye başlamıştı. Kalbimi adeta yerinden fırlayacak gibi olmuştu. İşte bu kadarına dayanamazdı. Düşünmek dahi istememişti bu durumu. Silip attı hafızasını kirleten her şeyi. Sessizlik ve sakinliğe bırakmıştı kendisini.

Gözlerini açtığında kum saatinde akıp giden zaman takılmıştı bakışları. Bakışlarını takip eden doktor kendisinin rahatlamasını sağlamıştı.

“Bak Mustafa, zaman hem senin için hem de sevdiklerin için akıp gidiyor. Yitirdiğin bir şey yok. İhtiyacın olan her şeye sahipsin. Şimdi git sahip olduklarınla tüket bu zamanı.” demişti.

Mustafa da denileni yapmıştı kum saatine sıkıştırılmış bir zaman kadar kısa dahi olsa hayat, bunu sevdiklerine adamıştı.

Daha Fazla Masal İçin Uzun Masallar Kategorimizi İnceleyebilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu