Ergenekon Destanı Nedir?
Eski zamanlar içerisinde Göktürkler adında bir Türk soyu söz konusu olmuştur. Türk illeri arasında Göktürklere itaat etmeyen hiçbir yer kalmamıştı. Bunu gören diğer yabancı kavimler Göktürkleri kıskanmaya başlamışlardı. Bunun sonucunda ise bu yabancı kavimler birleşerek Göktürklerin üzerine savaş açmaya karar vermişlerdir.
Bu kavimlerim maksatları ise ölçülerini almak olmuştur. Bu üzerlerine yürüyen yabancı kavimleri gören Göktürkler ise çadırlarını ve sürülerini alarak bir yere toplamışlardır. Daha sonra ise bulundukları yerin çevresine hendek kazmışlardır. Bu hendekleri kaldıktan sonra da düşmanın gelmesini beklemeye başlamışlardır. Daha sonra ise düşman bulundukları yere doğru varmıştır. Bunun sonucunda ise savaş başlamıştır.
Bu savaş ise 10 gün boyunca sürmüştür. Bu 10 gün içerisinde Göktürk soyu iyi bir vurgun gerçekleştirmiştir. Bu savaşın sonunda Göktürkler üstün gelmiştir. Bu yenilgiyi alan kavimler ve bu kavimlerin hanları beyleri av yerinde toplanmışlardır. Hiç biri bu yenilgiyi kabullenmek istememiştir. Bu nedenle de bu av yerinde belirli bir konuşma gerçekleştirmişlerdir.
Bu konuşma şu şekilde geçmiştir. “Göktürklere herhangi bir hile yapmazsak işimiz yaman olur” demişlerdir. Bunun üzerine ise daha sonra aralarında bir plan yapmaya başlamışlardır. Gün ağarmaya başlayınca baskına uğramış şekilde kaçmaya başlamışlardır. Göktürkler bunu görünce kaçtıklarını sanarak arkalarından gitmişlerdir.
Ama bu durum içerisinde düşmanın büyük bir hilesi söz konusu olmuştur. Düşman burada Göktürkleri görünce birden bire geri dönmüştür. Bu şekilde düşman Göktürkleri avlayıp yenmiştir. Bu savaşı kavimler kazanmış ve sırlarını mallarını yağmalamışlar hatta hiçbir evi sağ bırakmamışlardır.
Bu savaş içerisinde büyüklerin hepsini kılıca vurmuşlar ve hepsini öldürmüşlerdir. Küçük olan kişileri de kendilerine köle edilmişlerdir. Burada her düşman bunlardan birini alıp gitmiştir. Bu sırada Göktürklerin başında İl Han vardı nokta bunun çocukları çoktu. Fakat bu uğursuz olan savaş günü sırasında birkaç tanesi ölmüştür ama aralarından sadece bir tanesi sağ kalmıştır bunun adı ise Kayı’dır.
Bu Kayı oğlunu ise evlendirmişti. İl Han’ın Dokuz Oğuz adlı yeğeni de vardı. Bu yeni ve oğlu düşmana tutsak duruma gelmişlerdi. Ama 10 gün sonra bir gece yarısı ikisi birden kadınları ile beraber atlarını alarak kaçmışlardır. Bu ikisi ve kadınları kaçtıktan sonra Göktürk yurduna gelmişlerdir. Burada ise savaştan kalan ve düşmandan kaçıp gelmiş olan birçok deve, at, koyun ve öküz bulmuşlardır.
Bunun üzerine hep birlikte bir karar alıp başka bir yere gitme kararı almışlardır. Bunun sonucunda daha doğru geri kalan at koyun öküz ve benzeri sürüleri ile birlikte göç etmeye başlamışlardır. Geldikleri yerden ve yoldan başka yolu bulunmayan bir yere varmışlardır. Bu yol ise öyle bir yoldu ki bu yol üzerinde at ya da deve çok zor bir şekilde yürüyordu. Yani herhangi bir hayvan ayağını yanlış bir şekilde bassa yuvarlanıp burada parçalara ayrılacaktır. Bu yol üzerinden ilerledikten sonra Göktürkler bir yere vardır. Bu yer ise akarsular türlü türlü bitkiler meyveler ağaçlar ve birçok avlanacak hayvanın bulunduğu bir yerdi. Vardıkları yerde böyle bir yer görünce hepsi birden tanrıya şükür etmişlerdir. Hayvanlarının kış olunca etkilerini yemişler, yaz olunca ise sütlerini içmişler.
Bunun yanında bu hayvanların derilerini giymişler. Bir şekilde burada yaşamayı başaran bu insanlar buraya Ergenekon adını vermişlerdir. Burada iki Göktürk Hanı olan Kayı ve Dokuz Oğuzhan’ın birden fazla çocukları olmuştur. Bu çocukları da Ergenekon içerisinde çoğalmaya başlamıştır. Bu soy çok uzun yıllar içerisinde Ergenekon içerisinde kalmıştır. Ama aradan 400 yıl geçince bu soyun buraya sığması mümkün olmamıştır.
Buraya sığamayan bu insanlar bir kavun almak için kurultayı toplamışlardır. Burada ise Ergenekon’dan çıkma kararı alınmıştır. Kurultay bu kararı aldıktan sonra Göktürkler Ergenekon içerisinden çıkmak için yöntem aramışlardır ama bulamamışlardır. O sırada bir demirci bu dağ içerisinde bir demir madeni olduğunu söylemiştir. Bu demirin eritilmesini tavsiye etmiş ve buradan bir geçit oluşturulmasını söylemiştir. Daha sonra ise bu demircinin söylediklerini beğenmişlerdir.
Bunun üzerine dağın geniş olan bir yerine Bir kat olacak şekilde odun ve kömür dizilmişlerdir. Daha sonra ise bu odun ve kömürü ateşleyip körükleme ye başlamışlar. Tanrının inayeti ve gücü ile ateş bir şekilde kızmaya başlamıştır. Daha sonra demirden olan bu dağ eriyivermiştir. Bu dağ eriyince buradan bir yüklü deve çıkabilecek kadar bir açıklık oluşmuştur.
Daha sonra ise kutsal olan o yılın, ayın, günün saatini beklemişlerdir. Bu açtıkları delikten bir yol oluşmuş ve bu yoldan Ergenekon’dan çıkmayı başarmışlardır. O günden sonra o gün Göktürklere bayram olmuştur.
Göktürkler her yılın o günü geldiğin zaman büyük Kerem’den yapmaya başlamışlardır. Bu tören içerisinde ise bir parça demir alınır ve ateşte kızdırılır hale getirilmiştir. Bu demiri Göktürk Hanı demiri koyar ve sonra çekiçle döverdi. Bu Göktürk Hanından sonra ise Türk beyleri de aynı şekilde yaparlardı.
Yılın bu günü bu şekilde demir dövme yapılarak kutlanırdı. Ergenekon’dan çıktıktan sonra Göktürklerin Han’ı olan Kayı Han soyundan gelen börteçine bütün illere elçiler göndermiştir. Bu elçilikler ise Göktürklerin Ergenekon içerisinden çıktıklarını bildirmişlerdir. Bu şekilde eskisi gibi bütün bulunan iller Göktürklerin hizmeti altına girmişlerdir.