Oğuz Kağan Destanı
Oğuz Kağan destanı milattan önceki yıllarda yaşamış olan Hunlara ait bir destandır. Destanda Hunların büyük hükümdarı olan Mete Han’ın hayatının anlatıldığı ve destandaki Oğuz Kağan’ın Mete Han olduğu düşünülmektedir. Destanın ilk günkü hali bilinmese de günümüze kadar olan hali ve hikayesi şu şekildedir;
Milattan önceki tarihlerde Ay Kağan’ın bir oğlu olur. Bu oğlan ela gözlere simsiyah saçlara sahiptir. Ayrıca doğduktan sonra annesini emmeye başlar. Annesini ilk defa emmesinin ardında da konuşmaya başlar. Hatta yiyecek şeyler ve şarap ister.
Oğlan kırk gün sonra büyür. Oğlanın görüntüsü biraz farklıdır. Vücudunun tamamı tüylerle kaplı ayakları da öküz ayağına benzer. Ayrıca da çok cesurdur. Oğuz kağan ormanda yaşar ve bu sebeple avlanmayı çok sever. Ayrıca atları güder. Oğuz’un yaşadığı ormanda büyük bir gergedanda yaşar. Bu gergedan atları yer. Bunun üzerine Oğuz Kağan büyük gergedanı öldürmeye karar verir.
Gergedanın nerede olduğunu anlamak için onun geleceğini düşünerek avladığı hayvanları ağaca asar. Birkaç gün bu devam eder ve gergedan ağaca astığı hayvanları alır. Bunun üzerine gergedanın ağacın bulunduğu yere geleceğini anlayan Oğuz Kağan pusuda bekler ve gergedan gelince onu kılıcıyla öldürür.
Günler geçerken Oğuz Kağan Tanrı’ya yalvarır. Bu sırada gökten bir ışık iner ve o ışığın altında güzel bir kız belirir. Oğuz Kağan bu kızı görünce onu sever. Ayrıca kız güldüğü zaman Gök Tanrı’nın da onunla güldüğünü görür ve şaşırır. Daha sonra Oğuz Kağan bu güzel kızla evlenir. Bu güzel kız evlendikten sonra Oğuz Kağan’a üç oğlan çocuğu doğurur.
Doğan çocuklara Ay, Yıldız ve Gün adının verirler. Günler geçerken Oğuz Kağan ormana gider. Ormanda bir göl görür. Bu gölün yanında da bir ağaç vardır. Oğuz Kağan bu ağacın kavuğunda çok güzel bir kız görür. Oğuz Kağan bakmaya doyulmayacak kadar güzel olan bu kızı sever ve onunla da evlenir. Bu güzel kızda Oğuz Kağan’a üç oğlan doğurur. Bu sefer doğan çocukları Dağ, Deniz ve Gök isimlerini verirler.
Günler geçerken Oğuz Kağan büyük bir şenlik düzenler. Bu şenliğe beyleri ve halkı davet eder. Lezzetli yemekler ve içkilerle güzel bir şenlik yapar. Oğuz Kağan şenlik sırasında şenliğe katılan insanlara hitaben bir konuşma yapar.
Konuşmada onların kağanı olduğunu söyler. Şenlik sonrasında ise dünyanın her yerine mektup gönderir. Elçilerle birlikte gönderdiği mektupta Hunların kağanı olduğunu ve tüm yeryüzünün de kağanın o olması gerektiğini belirtir. Ayrıca elçi gönderdiği boyların onu kağan olarak kabul etmelerini ve kabul ettiğini hediyeyle belirtenlerin hediyelerini kabul edeceğini yazar. Kendisini kağan olarak kabul etmeyen kişilerle de savaşacağını bildirir.
Onu kağan olarak kabul etmeyenler yok edilecektir. Elçilerle gönderilen mektuplar sonrası Altun Kağen Oğuz Kağan’a hediyeler göndererek onu kağan olarak kabul ettiğini bildirir. Böylece ikili arasında dostluk kurulur. Altun Kağan Oğuz Kağan’ın kağanlığını kabul etse de diğer bir kağan olan Urum Kağan kabul etmez ve karşı çıkar. Bunun üzerine Oğuz Kağan mektupta yazdıklarını uygulamak için Urum Kağan üzerine savaş açmak amacıyla yolu çıkar. Kırk boyunca süren yolu aşan Oğuz Kağan Buz Dağları’nda kendisine çadır kurar.
Oğuz Kağan çadırda konaklar ve Tanrı’ya dua ederken bir ışık belirir. Bu ışığın ardından ortaya bir erkek kurt çıkar. Ona Urum Kağan’ın üzerine yürürken önünde yürüyeceğini söyler. Bunun üzerine Oğuz Kağan ordusuna emir vererek kurdukları çadırların toplanmasını emreder. Daha sonra da erkek kurt önde Oğuz Kağan ve ordusu arkada yürümeye başlar. Kurdu takip eden Oğuz Kağan onun sayesinde Urum Kağan’ın bulunduğu yere ulaşır.
Burası İtil ırmağı yakınlarında bir yerdir ve onların önünde yürüyen erkek kurt bir kaya üzerine oturur. Sonrasında iki grup arasında büyük bir savaş başlar. Büyük mücadelenin verildiği savaşa Oğuz Kağan ve ordusu kazanır. Böylece Urum Kağan’ın hanlığını elinden alır. Ayrıca halkı da Oğuz Kağan’a bağlı duruma geçer. Oğuz Kağan kazandığı savaş sonrasında erkek kurdu takip ederek İtil ırmağına doğru ilerler. Oğuz Kağan önüne geldikleri İtil ırmağını nasıl geçeceklerini düşünürken Oğuz Kağan’ın emrinde olan Uluğ Ordu ırmaktan geçmek için ağaçları kullanarak bir sal yapar.
Uluğ Ordu Bey’in yaptığı sal sayesinde İtil Irmağı’ndan karşıya geçmeyi başarırlar. Oğuz Kağan Uluğ Ordu’nun ırmaktan geçmek için bulduğu çözümü çok beğenir ve Uluğ Ordu’ya Kıpçak ismini verir. Irmağı geçtikten sonra yine erkek kurdu takip ederek yol alırlar. Oğuz Kağan’a yol boyunca alaca atı eşlik eder. Ancak at bir sebepten dolayı Buz Dağı’na doğru kaçar. Bu Oğuz Kağan’ı çok üzünce yanında bulunan beylerden birisi atı bulmak için Buz Dağı’na gider.
Aradan günler geçer ve dokuzuncu günde bey yanında atla Oğuz Kağan’ın yanına gelir. Oğuz Kağan alaca atının geri gelmesi üzerine çok sevinir ve atını bulup getiren beyine Karluk ismini verir. Ayrıca orada bulunan beylerin başı olmasını emreder.
Yola devam eden Oğuz Kağan ve ordusu erkek kurdun durması üzerinde Çürçet yurdunda dururlar. Burada bulunan halk ve kağanda Oğuz Kağan’ı kabul etmeyince yine savaşırlar. Bu savaşı da Oğuz Kağan ve ordusu kazanır. Bu böyle devam ederken erkek kurt sayesinde Oğuz Kağan pek çok yeri ülkesinin topraklarına katar.
Kazandığı savaşlardan pek çok ganimette elde eder. Böylece yıllar geçerken Hunlar büyük bir devlet haline gelirler. Bir gün Oğuz Kağan’ın beylerinden olan Uluğ Bey bir rüya görür. Rüya da üç tane gümüş ok ve bir tane altın yay vardır. Rüyada altın yay doğudan batıya doğru uzanırken üç adet gümüş okta kuzeye doğru uzanır. Rüyadan uyanan Uluğ Bey rüyasını Oğuz Kağan’a anlatır. Bunun üzerine Oğuz Kağan ülke topraklarını oğulları arasında paylaştırır.